top of page

İD

İd, kişiliğin doğuştan var olan tek bileşenidir. Psişik enerjinin kaynağıdır. Doyumsuz bir hayvandır. Kendisini yalnızca ihtiyaçlara göre ayarlayan, eleştiri kabul etmeyen, güdüsel, durdurulmayan yanımızdır. Açlık, dışkılama, su, ısınma ve cinsellik için temel güdüler İd’de saklıdır. İd hazın doyumu ilkesine göre çalışmaktadır. Hiçbir sosyal kuralı önemseyemeyen idin tek istediği, isteğinin yerine getirilmesidir, o anda ve hemen. İd’i baskın olarak bebeklerde görebilme imkânımız vardır. İd için ‘’kişiliğin çocuksu’’ tarafı da denebilir. Kişilik gelişimini evrelere ayıran eğitim bilimciler İd’in bu dönemlerin en alt basamağında yer aldığını söyleseler de, kişisel gelişim basamaklarının herhangi birisinde sorun yaşayan bir bireyde İd’lere çok sık rastlanabilir. Bir bireyde İd’i dengelemek için Ego devreye girer.

 

EGO

Freud’a göre ego İd’den gelişir ve id dürtülerinin gerçek dünyada kabul edilebilir bir şekilde ifade edilmesini sağlar. Kişiliğin gerçeklikle bağını kuran bileşen olan Ego aynı zamanda çevre ile İd arasında bir denge unsurudur. Freud İd’i bir ata, Ego’yu ise atın binicisine benzetmiştir. At, gücü ve hareketi sağlarken, binici yön ve rehberlik sağlar. Binicisi olmadan, at istediği yere gidebilir ve canı ne isterse onu yapabilir. Binici ata talimatlar ve binicinin gitmek istediği yere gitmesi için komutlar verir.

Alt bilinç olarak tanımlanan İd istediği şeyin hemen ve orada olması için gayret gösterirken, Ego bunun daha uygun bir zamanda olması veya olmaması gerektiğini hatırlatıp onu dizginler.

SÜPEREGO

Süperego yani Üstben, kişiliğin geliştirilecek son bileşenidir. Tüm ahlaksal kısıtlamaların temsilcisi, mükemmellik yolundaki çabaların temsilcisidir. Süperego davranışlarımızı mükemmelleştirmeye ve uygarlaştırmaya çalışır.  İd’in kabul edilemez tüm dürtülerini bastırmaya çalışır ve Ego’nun gerçekçi ilkeler yerine idealist standartlara göre hareket etmesini sağlamaya çalışır. Süperego bilinçli, bilinç öncesi ve bilinç dışında bulunur.

Süperego, Freud’un Psikoseksüel evrelerinden olan Fallik Dönemde (3-6 yaş) çocuğun konuşmayı ve kültürü öğrenmeye başladıkça gelişir. Büyüme aşamalarının her birinde kültürü (babanın dilini), normları, sembolleri, kuralları, yasakları öğrenir ve içselleştirir. Vicdani yapısı gelişen çocuk, çevresi tarafından kimi zaman onaylanır, kimi zaman onaylanmaz. Bakıcıları tarafından kabul edilmeyen şeyleri fark eder ve onaylanmamaktan kaçınır. Örneğin, bakıcıları tarafından onaylanmak için yatağını ıslatmamayı öğrenir ve bundan haz duyar.

İÇ DÜNYA İD-EGO-SÜPEREGO

İd ile dış dünya arasında aracılık yapan, İd’in içgüdüsel taleplerini onları tatmine götürmek için üstlenen, ikincisinden algılar türeten ve onları hatıralar olarak kullanan, her iki taraftan gelen aşırı güçlü iddialara karşı kendini savunan ve aynı zamanda tüm kararlarında değiştirilmiş bir haz ilkesinin emirleri tarafından yönlendirilen bir Ego resmi vardır. Bu resim aslında sadece çocukluğun ilk döneminden yaklaşık beş yaşına kadar olan Ego için geçerlidir. Dış dünyanın bir kısmı, en azından kesmen, bir nesne olarak terk edilmiş ve bunun yerine, özdeşleşme yoluyla, ego içine alınmış ve böylece iç dünyanın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Bu yeni zihinsel bileşen (Süperego) şimdiye kadar dış dünyada insanlar tarafından gerçekleştirilen işlevleri sürdürmeye devam eder: tıpkı yerini aldığı ebeveynler gibi, egoyu gözlemler, ona emirler verir ve cezalarla tehdit eder. Buna Süperego diyoruz ve vicdanımız olarak yargısal işlevlerinde onun farkına varırız. Süperego aslında Oidipus Kompleksinin mirasçısıdır ve ancak bu kompleks ortadan kaldırıldığında gün yüzüne çıkar. Bu nedenle aşırı şiddeti gerçek bir modeli yansıtmaz. Oidipus kompleksinin cazibesine karşı kullanılan savunmanın gücünü gösterir.

Ego, Süperego ile tam bir uyum içinde çalıştığı sürece, onların varlığını ayırt etmek kolay değildir; ama aralarındaki gerilimler ve yabancılaşmalar çok açık bir şekilde görünür. Vicdan, serzenişlerin neden olduğu işkenceler, tam olarak bir çocuğun sevgisini kaybetme korkusuna tekabül eder; bu korku, yerini ahlaki bileşenin aldığı bir korkudur. Öte yandan, eğer Ego, Süperego için sakıncalı olacak bir şey yapma konusunda başarılı bir direnç gösterdiyse, sanki önemli bir kazanım sağlamış gibi, kendine saygısının arttığını ve gururunun okşandığını hisseder. Bu şekilde Süperego, iç dünyanın bir parçası haline gelmiş olsa da, Ego için dış dünyanın bir parçasıymış rolünü oynamaya devam eder.

Freud’a göre sağlıklı bir kişiliğin anahtarı İd, Ego ve Süperego arasındaki dengedir.

Ego, gerçekliğin ve kimlikle Süperegonun talepleri arasında yeterince dengeli davranabilirse, sağlıklı ve uyumlu bir kişilik ortaya çıkar. Freud, bu unsurlar arasındaki bir dengesizliğin uyumsuz bir kişiliğe yol açacağına inanıyordu.

Örneğin, aşırı baskın bir İd’e sahip bir kişi dürtüsel, kontrol edilemez ve hatta suça meyilli olabilir. Böyle bir kişi, davranışlarının uygun, kabul edilebilir veya yasal olup olmadığı konusunda hiçbir endişe duymadan en temel dürtülerine göre hareket eder.

Öte yandan, aşırı baskın bir Süperego, aşırı derecede ahlaki ve yargılayıcı bir kişiliğe neden olabilir. Süperego tarafından yönetilen bir kişi, ‘’kötü’’ veya ‘’ahlaksız’’ olarak algıladığı hiçbir şeyi veya hiçbir kimseyi kabul edemeyebilir.

KAYNAKÇA

Freud, Sigmund, Ego ve Kimlik, 2021, Tutku

Freud, Sigmund, Cinsellik Üzerine Üç Deneme, 2018, Gece,

YAZAN PSİKOLOG VEDAT GÜNEŞ

bottom of page