top of page

TIKINIRCASINA YEME BOZUKLUĞU

    DSM-5te tıkınırcasına yeme bozukluğu bir tanı olarak yer almaktadır (DSM-IV-TR'de üzerinde daha ileri çalışma için verilen bir tam olarak düşünülmekteydi). Bu bozukluk, tekrarlayan tıkınma dönemlerini (3 ay içinde haftada en az bir kez), bu dönemlerde kontrolün kaybedilmesini ve tıkınma nedeni ile stresi ve aynı zamanda hızlı yeme ve yalnız yeme gibi diğer özellikleri içerir. Anoreksiya nervozadan farkı, kilo kaybının olmamasıyken bulimiya nervozadan farkı ise telafi davranışlarının (çıkarma, aç kalma ya da aşın egzersiz gibi) yokluğudur. Çoğu kez, tıkanırcasına yeme bozukluğu olan insanlar obezdir. VKIsi 30'un üzerinde olan kişiler obez olarak sınıflandırılır. Amerika Birleşik Devletleri'nde obezitenin yaygınlığının patlaması ile tıkınırcasına yeme bozukluğunu konu alan araştırmaların artması şaşırtıcı değildir (Yanovski, 2003). Ancak her obez kişinin tıkınırcasına yeme bozukluğu ölçütlerini karşılamadığını belirtmek önemlidir. Aslında, tıkınırcasına yiyen ve yerken kontrolü kaybeden kişiler, obez kişilerin %2-25 kadarını oluşturur (Yanovski, 2003).

DSM-5'e bu bozukluğun dahil edilmesi, tıkınırcasına yeme bozukluğunun geçerliliğini destekleyen güncel çalışmaların ve DSM-5'e dahil edilmesini destekleyen yığınla kanıtın etkisi ile gerçekleşmiştir (Striegel-Moore ve Franco, 2008; Wonderlich ve ark, 2009).

      Bu bozukluk güvenilir bir biçimde tanımlanabilir ve ölçülebilir haldedir (Striegel-Moore ve Franco, 2003). Tıkınırcasına yeme bozukluğu, obezite ve diyet yapma tarihçesi ile ilişkilidir (Kinzl ve ark., 1999; Pike ve ark.. 2001). Ayrıca bu bozukluk, bozulmuş mesleki ve sosyal işlevsellik, depresyon, düşük özsaygı madde kullanım bozuklukları ve beden şeklinden memnuniyetsizlik ile ilişkilidir (Spitzer ve ark, 1993: Striegel-Moore ve ark., 1998, 2001). Tıkınırcasına yeme bozukluğunun gelişmesine zemin hazırlayan risk etmenleri çocukluk dönemi obezitesi, kilolu olmaya dair eleştirel yorumlar, çocukluktaki kilo verme denemeleri, düşük benlik algısı, depresyon ve çocukluk dönemi fiziksel ya da cinsel istismarını içermektedir (Fairburn ve ark., 1998; Rubinstein ve ark., 2010). Davranışsal genetiklerle ilgili bir çalışmada (Hudson ve ark., 2006), obez ve tıkınırcasına yeme bozukluğu olan kişilerin akrabalarının (%20), bu bozuklukları olmayan kişilerin akrabalarına (%9) göre daha fazla tıkınırcasına yeme bozukluğuna sahip olma eğilimi gösterdiği bulunmuştur. Tıkanırcasına yeme bozukluğu, anoreksiya ve bulimiya nervozaya göre daha yaygın olarak görülür (Hudson ve ark.. 2007).

      Ulusal Eş Tanı Anketi-Yenileme çalışmasında kadınlardaki yaygınlık %3.5, erkeklerdeki yaygınlık %2 olarak bulunmuştur. Araştırmalar, tıkınırcasına yeme bozukluğunun kadınlarda, erkeklerden daha yaygın olduğunu gösterse de cinsiyet farkı, anoreksiya ya da bulimiyadaki kadar geniş değildir. Hakkında birkaç epidemiyolojik çalışma yapılmışsa da tıkınırcasına yeme bozukluğu Avrupa, Afrika ve Asya ve İspanyol kökenli Amerikalılarda eşit oranda yaygınlık göstermektedir (Striegel-Moore ve Franco, 2008). Bu bozukluk, depresyon ve kaygı bozukluklarıyla eştanı alabilir (Wonderlich ve ark., 2009).

  Tıkanırcasına Yeme Bozukluğunun Fiziksel Sonuçları

 

Diğer yeme bozukluklarında olduğu gibi, tıkınırcasına yeme bozukluğunun da fiziksel sonuçları vardır. Fiziksel sonuçların çoğu eşlik eden obezitenin, artan tip 2 diyabet riskinin, kalp ve damar sorunlarının, solunum sorunlarının, uykusuzluk ve eklem/kas sorunlarının bir işlevi olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak araştırmalar tıkınırcasına yeme bozukluğu olan insanlarda görülen uyku bozukluklarını, kaygının, depresyonun, huzursuz bağırsak sendromunun ve kadınlarda erken menstruel başlangıcı da içeren birçok fiziksel bozukluğun, eşlik eden obeziteden bağımsız şekilde görüldüğünü göstermiştir (Bulik ve Reichborn-Kjennerud, 2003).

 

Prognoz Yeni bir tanı olması nedeni ile az sayıda çalışma, tıkınırcasına yeme bozukluğunun prognozunu konu edinmiştir. Bu zamana kadar yapılan çalışmalar % 25 ve 82 arasında tıkınırcasına yeme bozukluğu olan kişilerin iyileştiğini öne sürmektedir (Keel ve Brown, 2010; Striegel-Moore ve Franco, 2008). Geriye dönük bir çalışmada, tıkınırcasına yeme bozukluğu olan insanların 14.4 yıl bunu sürdürdükleri bulunmuştur ki bu süreç, anoreksik ve bulimik insanların hastalık sürelerinden çok daha uzundur (Pope ve ark., 2006).

 

Tıkınırcasına Yeme Bozukluğunun Psikolojik Tedavisi

 

Bulimiya, nervoza kadar çalışılmamış olsa da tıkınırcasına yeme bozukluğunda BDT, tıkınmaya olduğu kadar kendini gözlemlemeyi, kendini kontrol etmeyi ve yeme ile ilgili problemi çözmeyi vurgulayarak yemek yemeyi kısıtlamayı hedeflemektedir. BDT'den elde edilen kazanımların tedaviden 1 yıl sonra devam ettiği görülmektedir. BDT'nin fluoksetin tedavisinden de daha etkili olduğu görülmektedir (Grilo, 2007). Seçkisiz kontrollü klinik denemeler, tıkınırcasına yeme bozukluğunda, kişiler arası terapinin (KT), BDT'den ve rehberli olarak kendi kendine yapılan BDT'den daha etkili olduğunu göstermiştir (Wilfley ve ark., 2002; Wilson ve ark., 2010). Bu üç program, obezitenin tedavisinde sıklıkla kullanılan kilo verme programlarından daha etkilidir. Özellikle, BDT ve KT tıkınırcasına yemeleri azaltır (Ancak kiloyu azaltmak zorunda değildir) ancak davranışçı kilo verme programları kilo kaybını desteklerken tıkınırcasına yemeleri engelleyemez.

Yakın zamanda yapılan bir çalışma, tıkınırcasına yeme bozukluğunun üç tedavisini kıyasla maktadır: (1) terapist yönetiminde grup BDT'si, (2) terapist destekli grup BDT'si ve (3) terapisti olmayan yapılandırılmış kendi kendine yapılan grup BDT'si. Sonuçta, birinci gruptaki kişilerin 6 aylık ve 12 aylık takiplerde tıkınmaları yüksek düzeyde azalmıştır, ancak bekleme listesi kontrol grubundaki katılımcılara göre, her üç grubun da tıkınmalarında büyük düzeyde azalmalar olmuştur (Peterson ve ark., 2009). Ayrıca, terapist yönetimindeki gruptan daha az insan ayrılmıştır. BDT grubunu yöneten bir terapistin varlığı, kişileri tedavide tutmaya ve tıkınmaları azaltmaya yardımcı olmaktadır. Ancak önemli olan hem terapist destekli gruptaki hem de terapistsiz olan gruptaki tıkınmaların azalmasının görülmesidir. Terapist maliyetinin ya da ulaşılabilirliğinin bazı insanların tedavilerini sınırladığı düşünüldüğünde, bu gibi alternatiflerin olması ümit vericidir.

KAYNAKÇA

Ann Ö.Kring, Sheri L.Jognson, Gerald C.Davison, John M.Neale, Anormal Psikolojisi, 2019, Nobel, s.331-357

Amerikan Psikiyatri Birliği, Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı, Beşinci Baskı, (DSM-5), çev. Köroglu E, Hekimler Yayın Birliği, Ankara, 2014, s.171-181

 

YAZAN: PSİKOLOG VEDAT GÜNEŞ

Manken hastalığı olarak bilinen Anoreksiya Nedir?

Belirtileri Nelerdir?

Tedavi Yöntemi Nedir?

Anoreksiya Nevrozaya Dair Bütün Bilgiler için buraya tıklayınız...

anoreksiya-nervoza.webp

Bulimiya Nevroza Yeme Bozukluğu Tehlikeye Sebebiyet Oluyor!

Belirtileri ve Tedavisi Nedir?

Bu Durumu Nasıl Aşarız?

okumak için tıklayınız...

bulimia-nervoza-nedir.png
bottom of page