top of page

ÖZEL EĞİTİM?

Kimlerin özel eğitime gereksinimi vardır?

    Sorusunu sormak ve cevaplamak adına, öncelikle özel eğitim kavramını bilmek gereklidir. Özel eğitim gerektiren birey, çeşitli nedenlerle bireysel özellikleri ve eğitim yeterlilikleri açısından akranlarına göre beklenilen düzeyden, anlamlı farklılık gösteren birey veya bireylerdir.

    Özel gereksinimi olan çocukların yetersizlik türü ve dereceleri olarak birbirinden farklı özellikleri içinde barındırdığından Genellemelere gitmek mümkün olamamaktadır. Bu farklılıklar; zihinsel, duygusal, bedensel ve sosyal ya da iletişim özelliklerinde ya da bunların herhangi bir bileşeninde olabilir. Filhakika onların farklılıkları yaş, cinsiyet, kültür ve yaşam koşulları açısından da farklılık gösterebilir.

     Onların bu özellikleri; bir destek sağlanmadığında olağan gelişen bireyler için sunulan eğitim ortamlarından yararlanmalarını güçleştirmektedir. Fark ederseniz “Normal gelişen bireyler” değil de “Olağan gelişen bireyler” dedim. Çünkü olağan kelimesinin zıttı olmadık anlamına gelir ama normal kelimesinin zıt anlamlısı anormaldir, bu da bir çeşit deli anlamına gelmektedir. Bizler kendi dışımızda herkesi bir nevi ötekileştirip bir deli çerçevesinde seyir etmekten alıkoyamıyoruz.

 

Peki özel gereksinimi olan bireyi biz nasıl adlandıracağız? Ne desek daha az örseleyici olur?

 

   Bu konuya şöyle basit bir soruyla başlamak uygun olacaktır. Sizi, yeterliliklerinize göre değil de herkes sizi yetersizliklerine göre tanırlarsa ya da öyle bilinirseniz neler hissedersiniz? “Evet evet, şu yürürken penguen gibi topal yürüyen awêl vardı ya, Hah ondan bahsediyorum.” “Hayır hayır, şu elinde bir sopa ile merdivenlerden inmeye çalışmaya çalışıp da sopasının dengesini iyi kuramayıp merdivenden düşen körden bahsediyordum.” Şeklinde tanımlamalar ile çevrenizden bahsedildiğinizi bir an için düşünün, neler hissedersiniz, ya da sözü edilen kişinin sizce de değerini bu tür tanımlamalar düşürebilir mi? Büyük olasılıkla evet deyip düşürür diyeceksiniz. Peki bir de ailelerin açısından bakarsak hangi anne – baba ya da diğer aile bireylerinden biri çocuğunun “ Yetersizliği olan birey “ olarak etiketlenmesini ister. Yine, biz öğretmenler olarak hangi öğrencimizin “Yetersizliği olan birey” olarak etiketlenmesi durumunda ne hisseder? Örneğin, zihinsel yetersizlik tanısı olan bir genç, “Ben neyim, ben kimim?” Şeklinde düşünmeye başlandığında ona verilecek yanıtımız ne olacaktır? Bu bağlamda, terimler ve anlamları üzerinde hassas olmak ile birlikte adlandırmalar konusunda nazik olmakta fayda vardır. Bu nedenle “Olan _ gösteren “ gibi bağlaçların kullanımı tercih edilmelidir, söz gelimi “Zihin engelli çocuk” yerine “Zihinsel yetersizliği olan çocuk” demek daha nazikçe olur.

Peki kimdir bu özel eğitime ihtiyaç duyan bireyler;

 

-Zihinsel yetersizlik (Hafif, orta, ağır, çok ağır)

- İşitme yetersizliği

-Görme yetersizliği

-Ortopedik yetersizliği

-Sinir sisteminin zedelenmesi ile ortaya çıkan yetersizlik

-Dil ve konuşma güçlüğü Özel öğrenme güçlüğü

-Birden fazla alanda yetersizlik

-Duygusal uyum güçlüğü Süreğen hastalık

-Otizm Sosyal uyum güçlüğü

-Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu

- Üstün veya özel yetenek

 

Özel gereksinimi olan öğrenci sayısı nedir?

 

Dünya sağlık örgütü'nün (2007)de 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü’nde yayınladığı bültende dünyada 600 milyon insanın yetersizlikten etkilendiğini ve bunların da 470 milyonun çalışma çağındaki bireyler olduğunu belirtmektedir. Who’nun Yetersizlik ve Rehabilitasyon Raporu’nda dünya nüfusunun yaklaşık %10’unun, yetersizlik durumundan etkilendiğini, bunların da 200 milyonunu çocukların oluşturduğunu belirtmektedir. Bunlara göre yetersizlik oranı en düşük ülke yüzde 2 ile Özbekistan olurken en yüksek yetersizlik oranına sahip ülke ise yüzde 31’lik bir oranla Merkez Afrika Cumhuriyeti olarak belirlenmiştir. Türkiye için ise 2002’de Türkiye Özürlüler Araştırması’nın verileri, özürlülük oranını yüzde 12.29 olarak belirlemiştir.

Özel eğitimde dikkat edeceğimiz 4 temel kavramımız bulunmaktadır, bunlar:

 

Zedelenme, Yetersizlik, Özür/engel, Risk taşıma.

ZEDELENME:

      Bireyin psikolojik, fizyolojik, anatomik özelliklerinde geçici ya da kalıcı türden bir kayıp, bir yapı ya da işleyiş bozukluğu olması durumudur. Örneğin; benim elimdeki kesikten oluşan yara yüzünden, oranın zedelenmesi ve yeterli ölçüde aktif kullanımını engellemesi... Ya da kulağın biyofiziksel yapısının bozuk olması bir zedelenmedir. Ancak bireyde zedelenmenin olması her zaman bir yetersizlik olduğu anlamına gelmez.

 

Yetersizlik:

 

Yetersizlik, bir şeyi yapmada yeterli olmama, belirli bir şekilde davranmada sınırlı kapasite olarak tanımlanmaktadır. Bir başka deyişle organın işlevini yerine getirememe durumudur. Örneğin; kulağında zedelenme olan bireyin işitememesi o bireyin yetersizliğidir.

 

Özür/ Engel:

 

Bireyin yetersizlik yüzünden yaş, cinsiyet, sosyal ve kültürel faktörlere bağlı olarak oynaması gereken rolleri gereği gibi oynayamama durumunda kalmasına özür/ engel denir. Yetersizlik ve özür kavramları arasındaki ilişkiyi şu örnekler ile açıklayabiliriz; Zedelenmeden etkilenmiş kişinin yetersizliği, yetersizlikle doğrudan ilgili özre yol açabilir. Kolları yoktur ve organ, işlevini yerine getiremediğinden kişi sıradan kapıları açamadığı için ortopedik özürlüdür. Aslında özrü bir bakıma, kapılara kapı kolları koyarak toplum yaratır. Kapı kolları olmadan da açılabilen kapılar olduğunda yetersizliği olan kişi artık özürlü değildir.

HAZIRLAYAN ÖZEL EĞİTİM ÖĞRETMENİ REBER ALAY 

bottom of page